Allah, hiçbir şeyi yaratmamış olsa idi, O'na neredeydi sorusunu soramazdık. Eğer o halde bile O'na mekan isnat ediyorsak mekanda ezeli yani varlığının başlangıcı olmayan bir varlık olurdu ki bu durumda bizzat mekan da "ilah" olmuş olurdu. Veya Allah, mekana muhtaç ise kendisinden ilahlık düşerdi.
Selefilerin bu konuda en temel yanılgısı Allah'a iman etmeden Kur'an'a iman ettiklerini iddia etmeleri. Oysa Amentu'da önce Allah'a iman etmek zikredilir. Teselsül batıldır hükmü ile Allah'a iman eden akıllı kişi, varlığı zaruri olan "yaratıcıya" ulaşır. Zira mümkün varlıkların (alem) varlığı mümkün varlıklara muhtaç olsa ve bu durum geriye doğru sonsuza kadar sürse mümkün varlığın var olması "mümkün" olmaz. Mümkün varlık; var olması veya yok olması mümkün olan varlıktır. Bu varlıklar, zaman ve mekan ile kayıtlı varlıklardır.
Allah, hiçbir şeyi yaratmamış olsa idi, O'na neredeydi sorusunu soramazdık. Eğer o halde bile O'na mekan isnat ediyorsak mekanda ezeli yani varlığının başlangıcı olmayan bir varlık olurdu ki bu durumda bizzat mekan da "ilah" olmuş olurdu. Veya Allah, mekana muhtaç ise kendisinden ilahlık düşerdi. Dolaysıyla Allah'a iman etmek demek mekan ve zamandan münezzeh olan Allah'a inanmak demektir. Bu akli kaide asla değişmez ve aksi iddia edilemez. Sözün burasında aslında Selefilerin Allah'a inanmadıklarını söylemek zorundayız.
Allah'a iman eden bir müslüman, Kur'an'da Allah'ın arşa istiva ettiğini beyan eden ayetlere aynen iman ederler. Zira ezeli varlığa bir kimlik ve vasıf tayin etmek insan aklı için mümkün değildir ve burası "zorunluluk" duvarıdır. Bu duvarı aşmaya çalışanlar aklını ve imanını kaybederler. Öyleyse şöyle deriz. "Mekan ve zamandan münezzeh olan Allah, Arşa istiva etmiştir." Nasıl istiva etmiştir? Bilmiyoruz ve bilemeyiz.
Allah'ın nasıl yarattığını da bilemeyiz. Ama yarattığını biliriz.
Allah'ın Hz. Musa (as) ile nasıl konuştuğunu bilemeyiz ama konuştuğunu biliriz. Evet zaman ve mekandan münezzeh olan Allah, Hz. Musa (as) ile konuşmuştur.
Allah'a mekan ve zaman izafe etmek aslında Allah'a inanmamak demektir. Bir yanıyla da akla ihanettir. Aklınıza ihanet ederseniz sürekli fikir değiştirir, sabit bir akideniz olmaz ve saçma sapan akidenizi bir yerde sabitlemek için sürekli fanatik olursunuz ve psikopatlaşırsınız. Allah'a değil göktanrıya inanan Selefilerin psikopat kişiliğe sahip olmalarının sebebi de budur.
Selefilik, İslam tarihi içinde bir usulü olmayan sapık mezhepçilikten başka bir şey değildir. Şia'ların bile bir usulü olmasına rağmen Selefilerin bir usulü yoktur. Bu sebeple kullanılmaları çok kolaydır. Yapıcı olmak yerine yıkıcı güç olarak Satanist güçlerin emrinde olan Selefiler, İslami Hareketleri boğmak için faaliyettedir. IŞİD'in İsrail'e çalışma sebebi de budur. Afganistan'da Taliban'ın El Kaide'ye bağlı psikopatları Afganistan'dan kovma sebebi de onların müslümanlar için yıkıcı güç olmasından kaynaklanır.
Comments